NİNOVA'NIN YAKARIŞI
Klasiklerde ilkin rastladık çoğumuz “Onlar”a. Siyahlara bürünmüş ibadet adamları, kahinler, diyakonlar, matranlar, çanlar, naqusalar... Oysa “Onlar”çok yakınımızda, yanıbaşımızdaydılar. Hem de çoğumuzdan önce burdaydılar. Rivayet değil, bir zamanlar bu topraklarda; “Qudşanis’te geceyarısı ibadete başlanır, naqusalar çalınırdı ve köyün reisi, gecenin onuruna evinin çatısında tüfeğiyle atışlar yapardı.” Bugün harabelere dönüşmüş mekanlarda eskiden; “Geceyarısı kiliseler ışıklarla donatılır, dualar başlar, herkes ilahiler söyleyerek mezarlığa giderdi.” Çok eski zamanlarda Mezopotamya’da insanlar, ellerinde mumlarla birbirlerini; “Yeniden diriliş, yaşam ve yenilenmek senin üzerine olsun” diye selamlardı.
Şimdiye kadar hep “Biz” konuştuk, “Onlar” sustu; artık sıra “Onlar”da. Şimdi “Onlar” konuşacak. İyi dinleyin bu yakarışı, belki bu çığlıklarda sizin de payınız vardır.
Ninova’nın Yakarışı’na kulak verin
Kitabın arka kapağında yer alan yazı sadece Asur halkının değil yitip gitmiş pek çok etnik zenginliğin ortak çığlığı aslında.
Karin Karakaşlı, Agos gazetesi, 17.01.1997
Ağlamayın, acı hafiflemesin
Ölümü gündelik hayata dahil eden bir anlayışları olduğunu anlıyoruz Asurların, Surma Xanem’in, Doğu Asur Kilise Gelenekleri ve Patrik Mar Şamun’un Katli kitabındaki anlatımından. Tıpkı yaşlı bir adamın, ölümü hiç aklından çıkaramaması gibi.
Bir faydası daha Surma Xanem’in anılarının; anlaşılıyor ki, eğer kulak verilir ve değerlendirilebilirse, doğru tarih bir eğilim olarak halkta, kütlede işlenmemiş bir biçimde ve siyasal çarpıtmalara uğramamış halde bulunabilir.
“Herkesin dolabında bir iskelet vardır” diyor İngilizler; biliyorum, başka bir şey kastediyorlar bu sözle ama, siz neden bu kadar eminsiniz, aile dolabınızda bir iskeletin bulunmadığından?
Dedeniz mutlaka arada sırada dalıyor, uzaklara bakıyordur, hatırlarsınız.
Ali Çakmak, Demokrasi gazetesi, 02.06.1996
Bir kitap, bir yayınevi
Daha biryaşını bile doldurmamış olan Avesta Yayınları’nın yedinci kitabı geçtiğimiz ay içinde yayımlandı: Ninova’ın Yakarışı. Yirminci yüzyılın başlarında bir halkın yok edilmesinde kimlerin payı yok ki? Türklerin, Kürtlerin, Arapların, İranlıların, Rusların ve tabii ki uyguladıkları kaypak ikiyüzlü politikalarla İngilizlerin bu soykırımda büyük payları var.
Ahmet Soner, Demokrasi gazetesi, 31.05.1996
Dar mirovahî û kulîlkên wê jî qewm in
Em kirîvên hev, dost û cîranên hev, heval û navmaliyên hev bûn. Li Mezopotamyayê em bi hev re xemla darekê û kulîlkên wê bûn. Bi kurtasî, em tev şênahiya Bexçeyê Qewman bûn. Xêrnexwazan bagereke xurt û wêranker bi ser me de ajotin. Em bi hev dêxistin û wan em kirin qisasê serê hev.
Îro her kes li dû xwe difetile; ji encaman bêhtir li ser sedeman radiweste. Ji bo ku careke din di nav gelan de rûdanên sosret çênebin, gere mirov ji pirsa “gelo kî bûn em berdan hev?” re bersiveke qenc bibîne.
Zana Farqînî, Azadiya Welat, Hejmar: 19
- Açıklama
Klasiklerde ilkin rastladık çoğumuz “Onlar”a. Siyahlara bürünmüş ibadet adamları, kahinler, diyakonlar, matranlar, çanlar, naqusalar... Oysa “Onlar”çok yakınımızda, yanıbaşımızdaydılar. Hem de çoğumuzdan önce burdaydılar. Rivayet değil, bir zamanlar bu topraklarda; “Qudşanis’te geceyarısı ibadete başlanır, naqusalar çalınırdı ve köyün reisi, gecenin onuruna evinin çatısında tüfeğiyle atışlar yapardı.” Bugün harabelere dönüşmüş mekanlarda eskiden; “Geceyarısı kiliseler ışıklarla donatılır, dualar başlar, herkes ilahiler söyleyerek mezarlığa giderdi.” Çok eski zamanlarda Mezopotamya’da insanlar, ellerinde mumlarla birbirlerini; “Yeniden diriliş, yaşam ve yenilenmek senin üzerine olsun” diye selamlardı.
Şimdiye kadar hep “Biz” konuştuk, “Onlar” sustu; artık sıra “Onlar”da. Şimdi “Onlar” konuşacak. İyi dinleyin bu yakarışı, belki bu çığlıklarda sizin de payınız vardır.
Ninova’nın Yakarışı’na kulak verin
Kitabın arka kapağında yer alan yazı sadece Asur halkının değil yitip gitmiş pek çok etnik zenginliğin ortak çığlığı aslında.
Karin Karakaşlı, Agos gazetesi, 17.01.1997
Ağlamayın, acı hafiflemesin
Ölümü gündelik hayata dahil eden bir anlayışları olduğunu anlıyoruz Asurların, Surma Xanem’in, Doğu Asur Kilise Gelenekleri ve Patrik Mar Şamun’un Katli kitabındaki anlatımından. Tıpkı yaşlı bir adamın, ölümü hiç aklından çıkaramaması gibi.Bir faydası daha Surma Xanem’in anılarının; anlaşılıyor ki, eğer kulak verilir ve değerlendirilebilirse, doğru tarih bir eğilim olarak halkta, kütlede işlenmemiş bir biçimde ve siyasal çarpıtmalara uğramamış halde bulunabilir.
“Herkesin dolabında bir iskelet vardır” diyor İngilizler; biliyorum, başka bir şey kastediyorlar bu sözle ama, siz neden bu kadar eminsiniz, aile dolabınızda bir iskeletin bulunmadığından?
Dedeniz mutlaka arada sırada dalıyor, uzaklara bakıyordur, hatırlarsınız.
Ali Çakmak, Demokrasi gazetesi, 02.06.1996
Bir kitap, bir yayınevi
Daha biryaşını bile doldurmamış olan Avesta Yayınları’nın yedinci kitabı geçtiğimiz ay içinde yayımlandı: Ninova’ın Yakarışı. Yirminci yüzyılın başlarında bir halkın yok edilmesinde kimlerin payı yok ki? Türklerin, Kürtlerin, Arapların, İranlıların, Rusların ve tabii ki uyguladıkları kaypak ikiyüzlü politikalarla İngilizlerin bu soykırımda büyük payları var.
Ahmet Soner, Demokrasi gazetesi, 31.05.1996
Dar mirovahî û kulîlkên wê jî qewm in
Em kirîvên hev, dost û cîranên hev, heval û navmaliyên hev bûn. Li Mezopotamyayê em bi hev re xemla darekê û kulîlkên wê bûn. Bi kurtasî, em tev şênahiya Bexçeyê Qewman bûn. Xêrnexwazan bagereke xurt û wêranker bi ser me de ajotin. Em bi hev dêxistin û wan em kirin qisasê serê hev.Îro her kes li dû xwe difetile; ji encaman bêhtir li ser sedeman radiweste. Ji bo ku careke din di nav gelan de rûdanên sosret çênebin, gere mirov ji pirsa “gelo kî bûn em berdan hev?” re bersiveke qenc bibîne.
Zana Farqînî, Azadiya Welat, Hejmar: 19ISBN:9789757112075Boyut:13,5x19,5Sayfa Sayısı:112Basım Yeri:İstanbulBaskı:4Basım Tarihi:2015Çeviren:Meral BarışDili:Türkçe
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.