- Leyla Bir Kürt Prensesinin Öyküsü
Leyla Bir Kürt Prensesinin Öyküsü Kitabının Kabul Görmesi ve Onunla İlgili Tartışmalar: Leyla Safiye’nin Okurları Kimlerdir?
Barbara Henning “Osmanlı-Kürt Bedirxani Aile Tarihinin İmparatorluk ve İmparatorluk Sonrası
Bağlamlarındaki Anlatıları: Devamlılıklar ve Değişimler” kitabında (s. 593-596) Leylâ Safiye’nin çalışmalarını değerlendiriyor.
İngilizceden Çeviren: İbrahim Bingöl
Üçüncü kitap “Dansın Kürt Prensesi Leïla Bederkhan” çıkıyor.
Leyla Safiye’nin Leyla Bedirxan ile ilgili kitabını yayımlayan merkezi İstanbul’da bulunan Avesta Yayınları Türkiye’de Kürt yayınevlerinin en eskisidir ve en büyüklerinden biridir. 1990’ların başlarında Türkiye’de Kürt dilinde yayın ilk kez yasal olmaya başladıktan sonra 1995’te Avesta Yayınları açıldı ve o zamandan beri çok sayıda ünlü Kürt ve Türk yazarla çalışmaktadır. Bugün Avesta Yayınları Kürt ve Türk okurun yanı sıra uluslararası bir okur kitlesine de ulaşıyor. Kürtçe, Türkçe, Fransızca ve İngilizce olmak üzere yaklaşık olarak iki yüz dolayında kitap yayımlamıştır. Bu yayınevi Kürt tarihine, biyografisine ve kadınların yazmasına özel bir biçimde yoğunlaşıyor. Leyla Safiye’nin kitabının basıldığı 2004 yılında liberalleşme çabalarına rağmen, Türkiye’de Kürt tarihiyle ilgili yazmak hâlâ hassas bir konuydu, çoğu zaman da tehlikeli bir eylemdi. Avesta Yayınları bu hassas konularda yayıncılık yapmaktan çekinmedi ve defalarca bölücülük ithamlarıyla karşı karşıya kaldı. Para cezaları verildi ve yayınevinin baş editörü Abdullah Keskin 2002’de hapis cezası bile aldı. Kitabın Avesta Yayınları tarafından yayımlanması Leyla Safiye’ye eleştirel Kürt kitlesinde görünürlük ve güvenilirlik sağlayarak onun eserini Kürt kimliğiyle ilgili bir söyleme yerleştirdi ve okurlarının onun Leyla Bedirxan’ın biyografisinin belirli bir düzeyde bu söylemi tutturacağına ilişkin beklentilerini yükseltti. Bununla birlikte bariz bir biçimde Leyla Safiye’nin bütün okurları Kürt kökenli değildi: Daha genel olarak, Leyla Safiye’nin metni kendilerini duygusal bir düzeyde onun anlattığı bu üç kadının izlemiş olduğu hayat yollarıyla ve kararsızlıklarıyla özdeşleştiren kadın okurlarda özellikle yankı buluyordu. Bu biyografi ki- tapçılarda geç Osmanlı dönemlerini, özellikle de Osmanlı sarayı ya da Osmanlı hanedanlığıyla ilgili hikayeleri konu alan yarı tarihi ve tarihi roman şeklindeki biyografilerle aynı raflarda bulunabiliyor. Leyla Safiye kitabının alt başlığı için “Bir Kürt Prensesinin Öyküsü” gibi hatırlaması kolay bir alt başlık seçmesi onun yazısını bugün çok popüler bir tür olan Osmanlı saray literatürünün daha geniş bir alanına yerleştiriyor. Buna ilaveten, kitabın uygun fiyatta, karton ciltli ve görece kısa –toplamda 219 sayfadan oluşuyor ama sayfalar arasına çok sayıda resim serpiştirilmiş– olması onu geniş bir ortalama Türkçe okura salık veriyor. kitapyurdu.com web sitesinde kitapla ilgili yorum yapan müşteriler en çok kitabın duygusal ya- nından etkilendiklerini yazıyorlar. Pek çok eleştirmen hikayedeki hüzünle nasıl duygulandığını belirtiyor. Bazıları da bu biyografinin Kürt tarihiyle ilgili daha geniş bir merakı uyandırdığını söylüyor. Türk Avukat Ayşegül Kaya 2012 yılının başlarında Leyla Safiye’nin kitabını kendi kişisel bloğunda ele aldı. Kendisi de kadın haklarıyla ilgilenen Kaya kitapla ilgili tartışması, yazının daha az açık etno-politik boyutunu bir kenara bırakarak, öncelikle Safiye’nin anlatısında içkin olan kadınların özerkliğe yönelik mücadelelerinin daha evrensel unsurlarına odaklandı. Kaya’nın okuması Leyla Safiye’nin eserinin, ana akım feminizme ilgi duyan, kentli, okumuş ve seküler bir geçmişi olan, kimlik ve kültürel çoğulculuk sorunlarına genelde açık olan çoğunlukla Türk olan kadın okurda yankıladığı yolları anlatıyor. Bu kitap, 2004’te yayımlamaya başlamasından kısa bir süre sonra liberal Türk gazetesi Radikal’de de tartışıldı. Bu gazete, Leyla Safiye’nin kendisinin de dahil olmak üzere üç kadının hayat hika- yesini derlediği bu biyografik eseri tartışarak yazarın kendi adını “Leyla”nın tarihini yazmakla başladığına yönelik iddiasını izliyor ama aynı zamanda Safiye’nin metninin “Satır aralarında meraklısı için acı, duygusal notlar var” olduğu sonucuna varıyor. Bu tartışma Radikal’deki eleştirmenin Leyla Safiye’nin yazısının katmanlı niteliğinin farkında olduğunu gösteriyor. Bu da en azından onun seslendiği okur kitlesinin en azından bir bölümünün bu kitabı aynı şekilde anlayacağını akla getirir.
Leyla Safiye’nin Leyla Bedirxan ile ilgili biyografisi son zamanlarda İngilizce olarak da yayımlandı. Kitabın İngilizce çevirisi İstanbul’da aynı yayınevinde Avesta Yayınları’ndan tedarik edilebilir. Bu kitap Safiye’nin Türkiye’yi aşan daha geniş bir kitleye ulaştığını gösteriyor. Muhtemelen ulaşmak istediği kitlenin bir parçası olarak Avrupa diasporasındaki ikinci ve üçüncü kuşak Kürt göçmenler okurları arasındadır. Leyla Safiye’nin kitabının yaktığı kıvılcımla başlayan dans eden Kürt prensesi Leyla Bedirxan’ın hikayesine yönelik oluşan bu ilgi Türkiye’de de devam ediyor: Kasım 2015’te merkezi İstanbul Moda’da bulunan adı Mezopotamya Dans olan Kürt dans grubu Leyla Bedirxan’ın hikayesini modern bir dans üretimi için kendine ilham olarak kullandı. Bu dans topluluğunda oyna- yanlarla yapılan bir söyleşide söyleşiye katılanlar Leyla Safiye’nin kitabının Leyla Bedirxan’ın biyografisine olan ilgilerini başlattığını teyit ediyorlar. Bu dansın gösterisi dansı icra eden sanatçıların Leyla Bedirxan’ın hayatı boyunca kabullenmek zorunda kaldığını düşündükleri kimlikle ilgili sorunları vurguluyor ve kariyerini ailesine karşı direnmenin ve kuşak çatışmalarının bir hikayesi olarak okuyor. Moda’da sahneye konulan hikâyeye göre Leyla Bedirxan’ın kariyerine ailesi sert bir şekilde karşı çıkmıştı. Bu dans gösterisi Leyla Bedirxan’ın biyografisiyle ilgili tartışmanın devam etmekte olduğunu gösteren en son örnektir sadece. İlk başta kimliğinin diğer yönleri karşısında Kürt mirasını ön plana çıkarmaya yönelik verdiği karar pek çok alternatife rağmen yapılmış bilinçli bir tercih olsa bile, Leyla Bedirxan ve hikayesi Kürt olmakla ilgili söylemin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.