- Kürt Milliyetçiliğinin Kökenleri / Hashem Ahmadzadeh
Kürt sorunu, onlarca yıldır Kürtleri yöneten ülkelerin bir iç sorunu olarak görülüyorken 1990’lı yıllardan beri sadece Ortadoğu değil aynı zamanda Batı medyasında da daha fazla dikkatleri üzerinde toplamaya başladı. Ne var ki, Batı medyasında Kürtlerle ilgili yayınların kapsamı, sorunun farklı yönlerine işaret eden akademik bir çalışmadan uzak oldu. Kürtler Ortadoğu’nun en kalabalık dördüncü etnik grubu olmalarına ve 20. yüzyılın, İran, Irak ve Türkiye’de birçok kez büyük Kürt ayaklanmalarına tanıklık etmelerine rağmen ulusal bir devlet kuramadılar. Kürt milliyetçiliğinin özellikleri nelerdir? Batı medyasında bunca dikkatleri çeken farklı Kürt ayaklanmalarının arkaplanında neler var? Kürtler hakkında niçin bu kadar çelişkili bilgiler bulunuyor? Kürtlerin asıl sorunu nedir? Evet, bunlara daha bir dizi sor daha eklenebilir.
Aslında, Kürtler üzerine yapılmış bir avuç akademik araştırmanın sayısı birkaçı geçmiyor ve konunun meraklı okuyucusu, Kürt sorunu olarak adlandırılan şeyin arkasındaki nedenlere ilişkin hâlâ ikna edici cevaplar bekliyor. Kürt Milliyetçiliğinin Kökenleri, Kürt Sorunu’na özgü niteliklerin akademik bir analizini okumak isteyenlerin beklentilerini karşılayabilecek ciddi birkaç araştırmadan biri olarak ele alınabilir. Bu kitap, “Kürt araştırmalarındaki entelektüel boşluğun” doldurulmasına katkıda bulunabilecek bilgilendirici bir tartışmayı içeriyor.
Başlıkların da gösterdiği gibi altı makaleden oluşan kitap, Kürt milliyetçiliğine dair teorik ve kavramsal analizlere yer veriyor. Kitabın editörü olan Abbas Vali giriş bölümünde, Batı akademik dünyasındaki Kürt araştırmalarının durumuna ilişkin bir durum tasviri yapmış. Dahası, profesyonel bir şekilde kitapta yer alan makalelerin mükemmel bir tanıtımını da yapmış. Editör, giriş bölümünde milliyetçiliği ve kökenler sorununu tartışarak, bir ideolojinin kökenlerine ilişkin tartışmaların belli bir ideolojinin doğduğu tarihi belirlemeye çalışan kuru ve skolastik tartışmalardan daha fazla şey ifade ettiğini ileri sürüyor. Kökenler konusu aslında, “tarihsel ve siyasi bir aktör olarak öznesinin doğuşu kadar ideolojinin de ortaya çıkış noktasıdır”. Diğer bir deyişle, bir ideolojinin doğuşu “öznesinin kimliğinin aynadaki görüntüsüdür”. Vali, milliyetçi söylemdeki nedensellik anlayışının milliyetçiliğin kökenine dair kavramların üç yaklaşıma böldüğünü iddia ediyor: Milletin eskiliğine inanan ilkselciler, milliyetçiliği milletin asal nedeni olarak gören yapısalcılar ve Vali’ye göre ilkselcilerle yapısalcıların arasında bir yerde konumlanan etnisistler.
Kitabın ilk makalesi, “Türkiye’de (1919-1980) Yazılı Kürt Tarih Söylemi Üzerine Bazı Hususlar” Hamit Bozarslan tarafından yazılmış. Makalenin ilk bölümünde, milliyetçi tarih yazımının rolünün genel bir analizini yaparak bunun “geçmiş, şimdi ve gelecekteki siyasi aktörlerin bir söylemi” olduğunu öne sürer. İkinci bölümde ise Bozarslan, Türkiye’deki Kürt tarihsel söylemini analiz ederek “Kürt hareketinin maddi ve entelektüel koşullarıyla yakından bağlantılı olduğunu” iddia eder. Bozarslan, Türkiye’deki Kürt tarih yazımı söylemini 1910’lardaki ilk aşamalarından 1970’lerin sonuna kadar olan dönemini tartışarak bu söylemin “Kürt sorununun geniş sosyolojik ana hatlarını” değiştiremediği sonucuna varır. Ancak yine de Bozarslan, bunun “aklın devleti”nin biçimlenmesine yol açtığını ve Kürtlerin bu aklı sahiplenerek “aynı topluluğa ait olma duygusunu muhafaza edebildiklerini” savlar.
Kitabın beşinci makalesinin de yazarı Bozarslan’dır. “Türkiye’de Kürt Milliyetçiliği: Zımni Sözleşmeden İsyana (1919-1925)” başlıklı bu makalesinde, Osmanlı İmparatorluğunun son on yılı ve Kemalistlerin Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduklarından sonraki ilk yıllardaki Kürt milliyetçiliğinin durumunu ele alır. Bu dönemde Kürt milliyetçiliğinin paradoksal gelişimini gözler önüne sererek, Türk devleti ve siyasi iktidarının karakterindeki değişimlerin, diğer bir deyişle Osmanlıların çöküşü ve 1920’lerin ilk yılları boyunca Türkiye Cumhuriyetinin kurumsallaşmasının Türkiye’deki Kürt milliyetçiliğinin yapısında ve karakterinde radikal bir değişime neden olduğunu savunur.
Kitabın ikinci makalesinin yazarı olan Martin van Bruinessen, 17. yüzyılın sonunda efsanevi Kürt şairi Ehmedê Xanî tarafından yazılan epik bir eserin rolünü tartışır. Xanî’nin Mem û Zîn’i tüm 20. yüzyıl boyunca hemen tüm Kürt milliyetçileri tarafından ulusal bir manifesto olarak kabul gördü. Bu eserin milliyetçi okuması Kürt milliyetçiliğinin geçmişini gerilere götürmek için meşrulaştırıcı bir faktör olarak kullanıldı. Ancak, bu tür bir okumanın eksikliklerini göstermeye çalışan van Bruinessen’e göre, modern bir ideoloji olarak milliyetçilik için gerekli şartların bulunmadığı bir dönemde ortaya çıkmış bir metnin bu şekilde okunması doğru değil. Van Bruinessen, Xani’nin döneminde başat olan sosyo ekonomik yapının milliyetçi söylemlerin yayılmasına uygun koşullar olmaktan uzak olduğunu tartışır. Van Bruinessen’in bu makaledeki kilit noktaları arasında, Benedict Andersen tarafından ileri sürüldüğü gibi, ulusal dil ve kimliğin gelişmesinde matbaa kapitalizminin tayin edici rolüne yaptığı gönderme göze çarpıyor. Xanî’nin döneminde Kürdistan’da bu tür bir fenomenin bulunmayışı, Kürdistan’da Osmanlı’nın son döneminden önce, diğer bir deyişle 20. yüzyılın ilk on yıllarına kadar, milliyetçilik ideolojisinin varlığını inkar etmesi için Bruinessen için ikna edici. Ama Bruinessen yine de, “Ehmedê Xanî’nin eserinde kendi fikirlerini keşfedebilmiş” daha sonraki Kürt milliyetçileri için Xanî’nin önemini açıkça ortaya koyar. Bu nedenledir ki, ona göre Xanî, “kendisi gerçekten milliyetçi olmasa da” haklı olarak “Kürt milliyetçiliğinin babası” olarak adlandırılabilir.
Editörün kitaba kendi katkısı, Kürt tarih yazıcılığındaki ulus inşalarını ve ulusal kimliği analiz ettiği üçüncü makale olarak göze çarpıyor. Emin Zeki, Amir Hassanpour ve Jemal Nebez gibi tanınmış bazı Kürt yazarların eserlerinin yapısökümünü yaparak, Vali Kürt kimliği ve milliyetçiliğinin modern oluşumuna ilişkin argümanını kanıtlamaya çalışır. Vali’nin bu makalesindeki temel argümanı Kürt ulusal kimliğinin “yanlışlıkla modern” olduğudur. Ona göre 20. yüzyılın ilk on yıllarında İranlı, Türk ve Arap gibi kimliklerin oluşumu kendisi ve öteki arasındaki bir ilişki olarak Kürt kimliğinin doğuşuna zemin sağlamıştır. Diğer bir deyişle yeni kimliklerin oluşumuyla sonuçlanan farklılıklar kavramıdır bu. Vali, çok etnili ülkeler olan İran, Irak, Türkiye ve Suriye’de tekçi ulus-devletlerin inşa edilmelerinin bu ülkelerde Kürt kimliğinin inkar edilmesi ve sivil toplumun yok oluşu sonucunu doğurduğunu iddia ediyor. Bu da sonuçta, Kürt milliyetçiliğinin, modernite, demokratik yurttaşlık ve sivil toplumun milliyetçiliğin doğuşunda önemli bir yere sahip olduğu Avrupa’daki klasik milliyetçilikten farklı kılmıştır.
Amir Hassanpour dördüncü makalede, 20. yüzyıl öncesi Kürt tarihsel ve edebi söylemlerini analiz ederek Kürt kimliğinin yapılanmasını tartışıyor. Bu edebi ve tarihsel metinleri analiz ederek Kürt milliyetçiliğinin Bidlisi, Xanî ve Koyi gibi tarihçi ve edebi şahsiyetlere dek geri gittiğini göstermeyi amaçlar. Hassanpour, metafizik tarih yazımının “diyalektik olmayan” eleştirilerini eleştirir. Ona göre, “metafizik tarihçiler için geçmiş bugünü belirlerken”, Hassanpour’a göre tarihe dair metafizik bir anlayışa sahip olan postmodernist soy kütükçüler de tarihsel olayların varlığını ve "bugüne olan maddi etkilerini" reddediyorlar. Kitabın giriş bölümünde editörün de değindiği gibi, son on yıl boyunca Kürt milliyetçiliğine dair Vali ve Hassanpour arasında, çoğunlukla Kürtçe olmak üzere entelektüel bir tartışma yaşandı. Bu nedenle Hassanpour’un makalesinde Vali’nin söylemlerine göndermeler bulunuyor. Vali ile Hassanpour arasında devam eden bu tartışma Kürt milliyetçiliği ve kimliği üzerine yapılan çalışmaların gelişimine katkıda bulunmuştur. Böylece, bu kitapta da bu tartışmaların bazı boyutlarını görmek okumayı daha da ilginç hale getiriyor.
Nelida Fuccaro tarafından yazılan altıncı makale manda yönetimindeki Suriye’deki (1921-1946) Kürt milliyetçiliği üzerinde yoğunlaşıyor. Fuccaro, en önemli 1927 yılında kurulan Kürt örgütlerinden biri olan Hoybûn üzerinde analizlere yoğunlaşarak, Suriye’deki kolonyal yönetim döneminde Kürt ulusal hareketinin doğuşu, gelişimi ve son olarak da bastırılmasında türlü içsel ve dışsal etkenlerin rolünü açıklamaya çalışıyor.
Kitapta yer alan makaleler kapsamlı kaynakçalara sahip ve çoğunlukla da tartışılan konuyla ilgili birincil kaynaklardan oluşuyorlar. Kürt Milliyetçiliğinin Kökenlerinde sunulan çalışmaların, her ne kadar hepsi Batılı üniversitelerde yüksek akademik pozisyonlarda olsalar da farklı cinsiyet, ulusal, dilsel ve teorik arka planlara sahip beş önde gelen akademisyeni bir araya getirerek, Kürt milliyetçiliğine dair özgün bir çalışmayı beklemekte olanların kitap raflarında yer alacağına hiç kuşku yoktur. Robert Olson’un da belirttiği gibi bu öncül makaleler orijinal teorik yapıları vasıtasıyla sadece Kürt araştırmalarının ilerlemesine değil, genel anlamda milliyetçilik araştırmalarının da ilerlemesine katkıda bulunacaklardır.
Hashem Ahmadzadeh, * Virgül dergisi (Ocak 2007)
* Dr., Kurdish Studies Institute of Arab & Islamic Studies University of Exeter
İngilizceden Çeviren: Fahriye Adsay